Kitap: 2 SAYI: 321 - 330
Ne olduk yana yana...
Îlân olduk her yana;
Gök kubbede asılı
-Tokmağı vurduk- çana.
Duydu ay ile yıldız,
Çınıltısı buldu hız;
Yardım edince Mevlâ,
Tükendi bütün aciz.
Zuhûr eyledi sür'at,
Mevlâ edince imdat;
Her dimağda değişti
Mânâdan çıkan her tad.
Safâya oldu tebdîl,
İrticâ' , oldu zâil;
Ledünniyyât konuşur
Hareket eyliyen dil.
Kalktı (Hâl)in kapağı,
Temizledi dimağı;
Mevlâya âşık etti
Her işiten kulağı.
Durmaz çıkıyor sesi,
Açılınca perdesi;
(Emre)ye görünüyor
Dünyânın dört köşesi.
Gece ve gündüz bakar,
Hem de eder iftihar;
Şükür, hayat pınarı
Sür'atlenmiştir, akar.
Zapteden: N. Özsevenler, S. Akgül, E. Özhatay, Ş. Kutkan.
Saat: 20.51 - 21.04
3.6.1954
Îlân olduk her yana;
Gök kubbede asılı
-Tokmağı vurduk- çana.
Duydu ay ile yıldız,
Çınıltısı buldu hız;
Yardım edince Mevlâ,
Tükendi bütün aciz.
Zuhûr eyledi sür'at,
Mevlâ edince imdat;
Her dimağda değişti
Mânâdan çıkan her tad.
Safâya oldu tebdîl,
İrticâ' , oldu zâil;
Ledünniyyât konuşur
Hareket eyliyen dil.
Kalktı (Hâl)in kapağı,
Temizledi dimağı;
Mevlâya âşık etti
Her işiten kulağı.
Durmaz çıkıyor sesi,
Açılınca perdesi;
(Emre)ye görünüyor
Dünyânın dört köşesi.
Gece ve gündüz bakar,
Hem de eder iftihar;
Şükür, hayat pınarı
Sür'atlenmiştir, akar.
Zapteden: N. Özsevenler, S. Akgül, E. Özhatay, Ş. Kutkan.
Saat: 20.51 - 21.04
3.6.1954
Çıktı sadâmız bizim,
Baktı Hudâmız bizim;
Topraa hayat verir
Gülsek, edâmız bizim.
Şen olursak, gelir yaz,
Gönlümüz, olur Hicaz;
Dinde ibâdetimiz:
Cânân ile olan naz.
Eğer bürünsek (Hâl)e,
Bizi eder istîlâ;
Gökyüzünde Aranan,
-Arada yok fasıla-
Bitişik bizim ile,
Aldanmak Cebrâil'e; (1)
Her yanı dolaşırız
Onunla güle güle
(Emre) ile berâber,
Bir ân ayrılmaz Dilber;
Diyen, duyan kendisi,
Kimden gözlesin haber?
Zapteden : N. Özsevenler, S. Akgül, E. Özhatay.
3.6.954 Saat: 21.20 - 21.30
(1) Aldanmak = Aldanmayız demektir.
3.6.1954
Baktı Hudâmız bizim;
Topraa hayat verir
Gülsek, edâmız bizim.
Şen olursak, gelir yaz,
Gönlümüz, olur Hicaz;
Dinde ibâdetimiz:
Cânân ile olan naz.
Eğer bürünsek (Hâl)e,
Bizi eder istîlâ;
Gökyüzünde Aranan,
-Arada yok fasıla-
Bitişik bizim ile,
Aldanmak Cebrâil'e; (1)
Her yanı dolaşırız
Onunla güle güle
(Emre) ile berâber,
Bir ân ayrılmaz Dilber;
Diyen, duyan kendisi,
Kimden gözlesin haber?
Zapteden : N. Özsevenler, S. Akgül, E. Özhatay.
3.6.954 Saat: 21.20 - 21.30
(1) Aldanmak = Aldanmayız demektir.
3.6.1954
Mekân edeceksin, birgün çukuru,
Hatırlıyamazsın, sen bu zuhûru;
Mutlak geçecektir, üstünden kışlar,
Yağmurlar yağacak, hiç kalmaz kuru.
Tepeliyecektir çeşitli ayak,
Birçok "akıldâne", bâzı da ahmak;
Gözlerinde kuvvet, devâm ederken,
Seni Çağıranın, gözlerine bak.
Benim! dersin ama, topraklar dolar,
Nûru gaaibolur, zıyâsı solar;
Gezdirdiğin tenin, kalır bekçisiz,
Darmadağın olur, hem dahî ular. (1)
Belik belik olur, dışından, deri,
Ateşe atsalar, duymaz haberi;
Bâzı eserlerde, "hayvan" diyorlar
Görüp bilmiyene, geldiği yeri.
Senden sana olur, o elin yolu,
Oradan çağırır, Yaradan, kulu;
Bir kuvvet bozamaz, böyle kurulmuş,
Kaanun gibi olan, böyle usûlü.
Âşık ol da yaklaş, diril de güven,
Hiç seni sıkmasın, bu canlı kefen;
(Emre)! ayrılmazsan, sen o Dilber'den,
Ölümü unutur, dirilirsin sen.
Nûru ilâhîden, olur mekânın,
Mevlâ sarayıdır, teninle kanın;
(İnnâ lillâh...) işit, yine dön, yürü,
Çünkü ordan geldi, bu tatlı canın.
Zapteden: Selim Akgül
Saat:14.52
(1) Ulmak = Çürümek; Ular = çürür.
20.6.1954
Hatırlıyamazsın, sen bu zuhûru;
Mutlak geçecektir, üstünden kışlar,
Yağmurlar yağacak, hiç kalmaz kuru.
Tepeliyecektir çeşitli ayak,
Birçok "akıldâne", bâzı da ahmak;
Gözlerinde kuvvet, devâm ederken,
Seni Çağıranın, gözlerine bak.
Benim! dersin ama, topraklar dolar,
Nûru gaaibolur, zıyâsı solar;
Gezdirdiğin tenin, kalır bekçisiz,
Darmadağın olur, hem dahî ular. (1)
Belik belik olur, dışından, deri,
Ateşe atsalar, duymaz haberi;
Bâzı eserlerde, "hayvan" diyorlar
Görüp bilmiyene, geldiği yeri.
Senden sana olur, o elin yolu,
Oradan çağırır, Yaradan, kulu;
Bir kuvvet bozamaz, böyle kurulmuş,
Kaanun gibi olan, böyle usûlü.
Âşık ol da yaklaş, diril de güven,
Hiç seni sıkmasın, bu canlı kefen;
(Emre)! ayrılmazsan, sen o Dilber'den,
Ölümü unutur, dirilirsin sen.
Nûru ilâhîden, olur mekânın,
Mevlâ sarayıdır, teninle kanın;
(İnnâ lillâh...) işit, yine dön, yürü,
Çünkü ordan geldi, bu tatlı canın.
Zapteden: Selim Akgül
Saat:14.52
(1) Ulmak = Çürümek; Ular = çürür.
20.6.1954
Âşıkın olmaz eceli,
Hayâtı, değil emeli;
Bilinmez nurdan yapılmış
Bu yeni evin temeli.
Her yerde söylenir adı,
Girenler alır murâdı;
Bir kerre ayak basanın,
Ebedîdir ağız tadı.
Mevlâ ile bir olur kul,
Her zerreden açılır yol;
İçerisi cevher iken,
Siper eder ateşten çul.
İlâhî! bu nasıl hikmet?
Veriliyor bitmez himmet;
Kimi bakar, ikrâh eder,
Kimi bakar, alır devlet.
Neden birbirine uymaz:
Kimi söyler, kimi duymaz?
(Emre)nin târîf ettiği:
Âşıklara, (Canlı Hicaz).
Zapteden: S. Akgül, E. Özhatay.
Saat:19.20
Not: Bu doğuş, bağda, evin yeni yapılan kısmının zemîni, orada bulunanlar tarafından tepelenip düzeltilirken doğmuştur.
20.6.1954
Hayâtı, değil emeli;
Bilinmez nurdan yapılmış
Bu yeni evin temeli.
Her yerde söylenir adı,
Girenler alır murâdı;
Bir kerre ayak basanın,
Ebedîdir ağız tadı.
Mevlâ ile bir olur kul,
Her zerreden açılır yol;
İçerisi cevher iken,
Siper eder ateşten çul.
İlâhî! bu nasıl hikmet?
Veriliyor bitmez himmet;
Kimi bakar, ikrâh eder,
Kimi bakar, alır devlet.
Neden birbirine uymaz:
Kimi söyler, kimi duymaz?
(Emre)nin târîf ettiği:
Âşıklara, (Canlı Hicaz).
Zapteden: S. Akgül, E. Özhatay.
Saat:19.20
Not: Bu doğuş, bağda, evin yeni yapılan kısmının zemîni, orada bulunanlar tarafından tepelenip düzeltilirken doğmuştur.
20.6.1954
Bir günüm bir günü, nidem, tutmuyor,
(Yâr)i gördü gözüm, hiç unutmuyor;
Aklımı başımdan, eyledi ihraç,
Ağzım, aldığını, bilip yutmuyor.
Bilmem nerededir, gözümle gönlüm?
Açmış kucağını, çağırır ölüm;
Azrâil denilen, dost oldu bana,
Ben zerre değilim, (Muhît)im, (Küll)üm.
Göze görünürüm, değilim beden,
İkrâr eyliyemez, kimse, görmeden;
Her dâim bâkîdir, benim dimâğım,
Ben ne gelenimdir ve ne de giden.
(Gizli Defîne)yi, buldum (zillet)ten,
(Tenezzül) ederek, hem de (minnet)ten;
Kapağı kendidir, cevheri kendi,
Perdesi yırtılır, türlü (illet)ten.
Onu seyreyliyen, hiç kalır mı ham...
Bilinmedik yerden, verilir ilham;
(Emre)! siper eyle, hiç bozulmasın,
Berâber yapılan o kaanun, nizam.
Zapteden: Ekrem Özhatay
Saat:6.35
3.7.1954
(Yâr)i gördü gözüm, hiç unutmuyor;
Aklımı başımdan, eyledi ihraç,
Ağzım, aldığını, bilip yutmuyor.
Bilmem nerededir, gözümle gönlüm?
Açmış kucağını, çağırır ölüm;
Azrâil denilen, dost oldu bana,
Ben zerre değilim, (Muhît)im, (Küll)üm.
Göze görünürüm, değilim beden,
İkrâr eyliyemez, kimse, görmeden;
Her dâim bâkîdir, benim dimâğım,
Ben ne gelenimdir ve ne de giden.
(Gizli Defîne)yi, buldum (zillet)ten,
(Tenezzül) ederek, hem de (minnet)ten;
Kapağı kendidir, cevheri kendi,
Perdesi yırtılır, türlü (illet)ten.
Onu seyreyliyen, hiç kalır mı ham...
Bilinmedik yerden, verilir ilham;
(Emre)! siper eyle, hiç bozulmasın,
Berâber yapılan o kaanun, nizam.
Zapteden: Ekrem Özhatay
Saat:6.35
3.7.1954
Eğer ister isen, Mevlâ!
Düşürürsün bizi hâle;
Yer, gök, felek seni almaz,
Bir gönül eder istîlâ.
Bu ne devlet, verdin kula...
Görür, zevka dala dala;
Yedi deryâya sığmazsın,
Mekânın, olur bir damla.
Ayrılırsan, döner, arar,
Bakar, seni senden sorar;
İnkâr eder, bir dem gelir,
Dilinden edersin ikrar.
Bütün senden olur oyun,
Kâh Leylâsın, kâh da Mecnûn;
Fazîletin zuhûr etse,
Eğilir, dik duran boyun.
Vardır nice bin sıfâtın,
Târîf ediyor âyâtın;
Sana gönül verenleri,
Bakışınla alınğ satın. (1)
Birçok hayat, olur kurban,
Yüreğinden akıtır kan;
(Emre), canı sana verdi,
Görüp de olunca hayrân.
Zapteden: Fuzûle Emre
Saat: 13.45 - 13.57
(1) Alınğ = alırsın.
16.7.1954
Düşürürsün bizi hâle;
Yer, gök, felek seni almaz,
Bir gönül eder istîlâ.
Bu ne devlet, verdin kula...
Görür, zevka dala dala;
Yedi deryâya sığmazsın,
Mekânın, olur bir damla.
Ayrılırsan, döner, arar,
Bakar, seni senden sorar;
İnkâr eder, bir dem gelir,
Dilinden edersin ikrar.
Bütün senden olur oyun,
Kâh Leylâsın, kâh da Mecnûn;
Fazîletin zuhûr etse,
Eğilir, dik duran boyun.
Vardır nice bin sıfâtın,
Târîf ediyor âyâtın;
Sana gönül verenleri,
Bakışınla alınğ satın. (1)
Birçok hayat, olur kurban,
Yüreğinden akıtır kan;
(Emre), canı sana verdi,
Görüp de olunca hayrân.
Zapteden: Fuzûle Emre
Saat: 13.45 - 13.57
(1) Alınğ = alırsın.
16.7.1954
Ateşe düştü beden,
İçten yanıyorum ben;
Göründü, tutuşturdu
Yanağında olan ben.
Şükür, eyledi kısmet,
Harâboldu bütün sed;
Himmeti ordan aldı,
Gördü, Hacerül'esved.
Orada gizli Allah,
O kapayı açar: âh;
Taş ile toprak değil,
Gönlündedir Beytullah.
Bu (Emre) eder tavâf,
Vücûdundur dönen (Kaf);
Seni hazmetmeyende
Zerrece olmaz insaf.
Zapteden: Fuzûle Emre
Saat:20.05 - 20.15
16.7.1954
İçten yanıyorum ben;
Göründü, tutuşturdu
Yanağında olan ben.
Şükür, eyledi kısmet,
Harâboldu bütün sed;
Himmeti ordan aldı,
Gördü, Hacerül'esved.
Orada gizli Allah,
O kapayı açar: âh;
Taş ile toprak değil,
Gönlündedir Beytullah.
Bu (Emre) eder tavâf,
Vücûdundur dönen (Kaf);
Seni hazmetmeyende
Zerrece olmaz insaf.
Zapteden: Fuzûle Emre
Saat:20.05 - 20.15
16.7.1954
Senin âşıkların, her dâim inler,
Gönül acısını, durmadan dinler;
Bu hâli bilemez, akılla fikir,
İçten târîf eder, çeşitli dinler.
Büstünü yapamaz, bir heykeltraş,
Gönülle görünür, o sendeki (Kaş);
Âşık kalbindesin, mekânın ora;
İstîâb edemez, (Kürsü) ile (Arş).
Taş gibi oluyor, bilmek isteyen,
Şen, şâtır oluyor, gülmek isteyen,
Hayattan geçiyor, rastgelen sana,
Kendi kendisine, gelmek isteyen.
Bir kerre bakışın, sanki âfitap...
Tebessüm eylesen, edilmez hesap;
İlimle bilinmez, aşkın esrârı,
Meydanda halli yok; neylemiş Kitap?
Nice peygamberler, getirmiş âyât...
Halle uğraşırsan, çıkar müşkilât;
Aşkına düşenler, oluyor ferah,
Tahammülü zordur, sanki bir afat,
Bu (Emre) tutuldu, oldu teşennüç, (1)
Uyanık gezerken, seyrediyor düş;
Cümle benliğinden, bilip geçince,
Gözünün içinde, bilip de görmüş.
Zapteden : Fuzûle Emre
Saat: 5.13 - 5.26
(1) Teşennüç = buruşmak, büzülmek.
17.7.1954
Gönül acısını, durmadan dinler;
Bu hâli bilemez, akılla fikir,
İçten târîf eder, çeşitli dinler.
Büstünü yapamaz, bir heykeltraş,
Gönülle görünür, o sendeki (Kaş);
Âşık kalbindesin, mekânın ora;
İstîâb edemez, (Kürsü) ile (Arş).
Taş gibi oluyor, bilmek isteyen,
Şen, şâtır oluyor, gülmek isteyen,
Hayattan geçiyor, rastgelen sana,
Kendi kendisine, gelmek isteyen.
Bir kerre bakışın, sanki âfitap...
Tebessüm eylesen, edilmez hesap;
İlimle bilinmez, aşkın esrârı,
Meydanda halli yok; neylemiş Kitap?
Nice peygamberler, getirmiş âyât...
Halle uğraşırsan, çıkar müşkilât;
Aşkına düşenler, oluyor ferah,
Tahammülü zordur, sanki bir afat,
Bu (Emre) tutuldu, oldu teşennüç, (1)
Uyanık gezerken, seyrediyor düş;
Cümle benliğinden, bilip geçince,
Gözünün içinde, bilip de görmüş.
Zapteden : Fuzûle Emre
Saat: 5.13 - 5.26
(1) Teşennüç = buruşmak, büzülmek.
17.7.1954
Bu derdin dermânı: Bir (Teslîmiyet)...
Nefse uysan, eder, birçok eziyet;
Arzuyla emeli, şen eylemeğe,
- Senin düşmanındır - eyleme niyet.
Ey gönül! birçoğu, uymuş, tutulmuş,
Zehirli şerbeti, çokça gelmiş hoş;
Kaçar isen eğer, kurtulamazsın,
Yerde kaçan ile, gökte uçan kuş.
Yüreği acımaz, eylesen feryat,
Aklına gelmedik, koparır afat;
Sakın bir varlığa, boynunu eğme,
İster isen, iste, sen aşktan imdat.
Gel gönül! yaklaşma, nefse uyana,
Dedi ile kodu, edip, duyana;
Mevlânın yüzüne, kim âşık olur,
Her dâim seyreder, bakmaz her yana.
Gölgeden sorarsan, hallolmaz müşkül,
Sen de aldanırsan, her hallerin kül...
Sakın sen nâmerde, boynunu eğme,
Sâdığı görürsen, yerlere bükül.
Fırsat elde iken, kaçırma demi,
İblis ne eyledi, o sâf (Âdem)i?
Tutabildin ise, sâdık elini,
Gece gündüz şen ol, etme sitemi.
O, seni çıkarır, Arşı Âlâ'ya,
Hiç korkma, götürür, Güzel Mevlâya;
(Zevk-i Ebedî)yi, bulan âşıklar,
Dâimâ şen olur; neden ağlaya?..
Elini çekenler, burda cîfeden,
İyi bak, onlardır, dâim keyf eden;
Gülerek çağırır, âşıkı (Mâşuk),
Sesini duymamış, hep esef eden.
Bir söz söylemiştir, (Yazıcıoğlu), (1)
Duyup dinlemişler, çok âşık kulu;
O Dost'un kaanûnu; kimse bozamaz,
Ehl-i irfan, hem de, âşık usûlü:
Perdesini açar, o (zevk-i sahîh), (1)
Seninle bir eder, ânda Allahı;
Bu (İsmâil Emre) fânî olunca,
Tebdîl oldu, bitti, tükendi âhı.
Zapteden: Rûşen Mirici
Saat:20.30
(1) "Muhammediyye" sâhibi Yazıcıoğlu Mehmet Efendi'nin: (Ki tâ zevk-î sahîh île bilînê gaayet-î mernâ) mısraına işâret olunmaktadır.
17.7.1954
Nefse uysan, eder, birçok eziyet;
Arzuyla emeli, şen eylemeğe,
- Senin düşmanındır - eyleme niyet.
Ey gönül! birçoğu, uymuş, tutulmuş,
Zehirli şerbeti, çokça gelmiş hoş;
Kaçar isen eğer, kurtulamazsın,
Yerde kaçan ile, gökte uçan kuş.
Yüreği acımaz, eylesen feryat,
Aklına gelmedik, koparır afat;
Sakın bir varlığa, boynunu eğme,
İster isen, iste, sen aşktan imdat.
Gel gönül! yaklaşma, nefse uyana,
Dedi ile kodu, edip, duyana;
Mevlânın yüzüne, kim âşık olur,
Her dâim seyreder, bakmaz her yana.
Gölgeden sorarsan, hallolmaz müşkül,
Sen de aldanırsan, her hallerin kül...
Sakın sen nâmerde, boynunu eğme,
Sâdığı görürsen, yerlere bükül.
Fırsat elde iken, kaçırma demi,
İblis ne eyledi, o sâf (Âdem)i?
Tutabildin ise, sâdık elini,
Gece gündüz şen ol, etme sitemi.
O, seni çıkarır, Arşı Âlâ'ya,
Hiç korkma, götürür, Güzel Mevlâya;
(Zevk-i Ebedî)yi, bulan âşıklar,
Dâimâ şen olur; neden ağlaya?..
Elini çekenler, burda cîfeden,
İyi bak, onlardır, dâim keyf eden;
Gülerek çağırır, âşıkı (Mâşuk),
Sesini duymamış, hep esef eden.
Bir söz söylemiştir, (Yazıcıoğlu), (1)
Duyup dinlemişler, çok âşık kulu;
O Dost'un kaanûnu; kimse bozamaz,
Ehl-i irfan, hem de, âşık usûlü:
Perdesini açar, o (zevk-i sahîh), (1)
Seninle bir eder, ânda Allahı;
Bu (İsmâil Emre) fânî olunca,
Tebdîl oldu, bitti, tükendi âhı.
Zapteden: Rûşen Mirici
Saat:20.30
(1) "Muhammediyye" sâhibi Yazıcıoğlu Mehmet Efendi'nin: (Ki tâ zevk-î sahîh île bilînê gaayet-î mernâ) mısraına işâret olunmaktadır.
17.7.1954