5 Temmuz 2017 Çarşamba

Hz.İsmail EMRE'NİN DOĞUŞLARI
Kitap : 1       Sayı :    1091 - 1100

Benlikten perde tutunmuş,
Açıp bakan, olur sarhoş;
Bütün cihan arar iken,
Görüp âşık olan bulmuş.

Kim oraya atmış kadem,
Görünür Hazreti Âdem;
Âşıkların yarasına,
O cerrah sürüyor merhem.

Görünüşü, olur şifa,
Demiş Muhammed Mustafa;
Onun yüzünden başkası,
Âşıka ettirmez vefa.

Odur âşıkın yoldaşı,
Evliyâullahtır başı;
Kime bir kıvılcım atsa,
Dolaştırır dağı, taşı.

Attı, bizi gezdiriyor,
Bu esrarı sezdiriyor;
(Emre) gayriyi severse,
Sevdiğine ezdiriyor.





30.7.949


Bu ah, eyledi hazan,
Görüp olunca hayran;
Dağlar, taşlar dayanmaz,
Dayan yüreğim, dayan...

Bütün varlıktan güler,
Kendine almak diler;
Ben yüzüne bakınca
Bana dişini biler.

Her yandan eder zuhur,
Gelir karşımda durur;
Bakışiyle yakıyor,
Acep lûtfu bu mudur?

Bu hâl erer mi sona?
Durmaz yanarım ona...
Ateşe at (Emre) yi,
Feda olmuştur sana.





31.7.949


Neler eylemiş Mevlâ...
Bürünmüş bütün (hâl) e;
Nice devirler geçmiş,
Nemrud yapmıştır kale.

Burdan varmış Urfa'ya,
Posteki saya saya;
Ateşten tuzak kurmuş
Halil gibi bir aya.

Yapmıştır bir mancınık,
Demiştir: üstüne çık!
Atmış ateş içine,
Hak demiş: yanmanğ (1), ayık!

Durmadan devran döner,
Kâh yanar, kâh da söner;
İki yokluk içinden,
Çıkıp uyanmak hüner.

Biz kale içindeyiz,
Bizleri çıkardı iz;
Seyran edelim, dedik,
Sen sisten yaptın deniz. (2)

Sen kapadın her yanı,
Sisten yaptın tufanı;
Bu (Emre) hoşgörüyor,
Bilmiyen, sıkar canı.



(1) Yanmazsın.
(2) Bu doğuş, Namrun'da, Nemrud'un kalesine çıkıldığı sırada ortalığı kaplıyan sis dolayısiyle doğmuştur.


31.7.949


Dostu anlayınca dürdük defteri,
Can gaibolunca gördük Dilberi;
O Yunus Emre'nin olduk mezeri, (1)
Meydana çıkardık gizli esrarı.

Dirisi dururken ararlar mezer.
Taş ile toprakta bu (hâl), ne gezer...
Bu putu yapanlar, kan ile özer...
Dirisi dururken ararlar mezer...

Kesilmiş ağaçta olur mu yaprak?
Taş ile toprakta olur mu dudak?
Dirisinden çıkar daim (enelhak!),
Dirisi dururken ararlar mezer.

Ona feda oldum: daim mevcudum,
İşaret ediyor benim vücudum;
Hareketsiz olur Hakka sücudum...
Dirisi dururken ararlar mezer.

(Hâl) tarif edemez yapılan bina (2)
Acep benzemez mi her halim ona?
Beraber yürüdük bizler Rahmana...
Dirisi dururken ararlar mezer.

Bilenler bilir ki onun diliyim,
Hızır'la İlyas'ın tutan eliyim,
Bazı âkıl olur, bazı deliyim...
Dirisi dururken ararlar mezer.

Altıyüzden artık (3) geçti yılımız,
Beraber söylüyor bizim dilimiz,
(Makam-ı Fenâ) dır daim ilimiz...
Dirisi dururken ararlar mezer.

Beraber dirildik, hiç yoktur ölüm,
Yaktı, kodu gitti, çürümez külüm,
Yaprağı yerlere dökülmez gülüm,
Dirisi dururken ararlar mezer.

Biz bir çiçek olduk, daim açarız.
Dünya, âhirete koku saçarız,
Bazı ayan olur, bazı kaçarız...
Dirisi dururken ararlar mezer.

Bilmiyenler, bizden ederler ikrah
Gözümüzde durur Hazreti Allah,
Beytullah perdesi örtülmüş, siyah.
Dirisi dururken ararlar mezer.

Hâlim Yunus oldu, beden çerçeve,
Aldım da sakladım gönlümde eve,
Yok olur giderim ben seve seve...
Dirisi dururken ararlar mezer.

Yunus Emre oldu, bu bendeki dil.
Aşk birleştirmiştir, hiç ayrı değil
Bu (hâl), Yunus iken, oldu (İsmail)...
Dirisi dururken ararlar mezer.

Bir zaman ben baktım Yunus Emre'den,
Her daim diridir benden emreden,
Battı ise, çıktı (Âşık Emre) den,
Dirisi dururken ararlar mezer.



(1) Mezer = mezar.
(2) Yunus Emre'ye yapılan türbe, bize onun (hâl) ini anlatamaz.
(3) Artık = fazla.


6.8.949


Bazısının gözü görür viranı,
Bazısının gözü huri, cinanı,
Bazısını bu aşk yakar, kül eder,
Gözünden ayırmaz daim Rahmanı.

Kendisine takar çifte kanadı,
Ebedî anılır söylenen adı;
Gözünden, gönlünden hiç çıkarır mı,
Elin almadığı bilinmez tadı?..

Alır alır içer Dosttan şarabı,
İçince açılır Dost'un nikabı.
(Şarâben tahûrâ) alıp içenler,
Aklından çıkarır bütün serabı.

O hale varanlar, neyler alkolü...
Gözünde, gönlünde bu şarap dolu;
O (cemal-i Yâr) dan sarhoş olanın
Hareket eylemez eliyle kolu.

(Refref) e binip de Yâr'a ulaşır,
Varır, Yârı görür, gözü kamaşır,
(Emre)! hayat elde baki dururken,
Tarif olan (il) e kendini aşır.





6.8.949


Bir söz dedi Zıya Paşa,
Söylediği değil boşa; (1)
Eğer bir cingân getirsen,
Davuliyle çıkar başa.

Meşrebine döner sazı,
Öğüt versen, eder nazı;
Hakikatı anlatırsan,
O çıkarır itirazı.

Makamı düdükten arar,
Hiç meşrebi tutmaz karar;
Yetmişiki makam dersen, (2)
Davul ile düdük sorar.

Versen türlü türlü hüner,
Anlamaz, hevesi söner;
Öğretilse birçok makam,
Tekrar meşrebine döner.

Ona versen âbıhayat,
Çünkü bilmez, vermez kıymat;
Saf edersen Âdem gibi,
Yine döner, olur murtad.

Bilenler neylesin ona,
O haller giderse sonuna...
Ayrılığın o halkası,
Çünkü takılmış boynuna.

(Hâl) i tarif eder Kur'an:
Bir şeytan var, bir de Rahman;
(Emre) nin gözü açıktır,
Okuyup görüyor her an.

Daim okur, etmez ihmal,
İkisini bilir (kemal) :
Nazarında bir olmuştur
Mehdî ile hem de Deccal.



(1) Pek rengine aldanma, felek, eski felektir : Zira feleğin meşreb-i nâsâzı dönektir. - Ziya Paşa.
(2) Desen bile.


7.8.949


Bir hâl bulduk, isimsiz,
Görünürüz resimsiz;
Bu hal zuhur edince,
Ne siz kaldı, ne de biz.

Kimi bakar sesine,
Yüzünün perdesine;
Zâtı var iken görmez,
Bakar makberesine.

Tekmil olmuştur vâde,
Kalmamış hiç irade;
Hâli dünyayı sardı,
Yine diyorlar: nerde?

Yakınlaşmıştır zaman,
Kendini etmiş ilân;
Aranılan varlıkta
Hiç bulunmaz adu san. (1)

Dünyaya ekmiş bider,
Hiç durmadan devreder;
O, her vârın sahibi,
Bir anda gelir, gider.

Gelir, basar, iz yapar,
Görünür, eder par par;
Bu (Emre) nin sözünden,
Duyanlar hisse kapar.



(1) Ad ve san ; isim ve şöhret.


28.8.949


Yüzlerin benzer aya,
Görelim doya doya;
Hasretin hûn eyledi,
Günleri saya saya.

Kalbimi tuttu sızı,
Unuttum kışı, yazı;
Bakışın mat eyledi
Semadaki yıldızı.

Uyumaz, durmaz sayar,
Hayattan bıkar, doyar;
Kaşın ile kirpiğin
Benim kalbimi oyar.

Yarası durmaz işler
Hep cerrahlar görmüşler;
O nazarından oka,
(Emre), göğüs germişler.

Âşık olan, can koymuş,
O yaralar gelir hoş;
(Emre)! yaralanmağa,
Ok atılır, durma, koş!





28.8.949


Sabahtan kalktım da eyledim nazar,
Hazreti Yusuf'tan kurulmuş pazar,
Karşıda Züleyha zülfünü tarar,
Kendinden kendine görünmek için.

Güneş kıvılcımı yapmıştır süsü,
Nûru İlâhiden onun örtüsü
Bu canın bahası, onun görgüsü...
Kendinden kendine görünmek için.

Her tarafı sarmış onun boyası,
Âşıklar seyreder onu doyası,
Bu felekten geniş, eli ayası...
Kendinden kendine görünmek için.

Gözleri geniştir Arşı Âlâ'dan,
Her vakıt seyreder o Yar, bâlâdan
Bütün âşıkları odur ağladan...
Kendinden kendine görünmek için.

Âdem ü Havva'dan etti tecelli,
Şark ile garbı da tutuyor eli,
Daima diridir, yoktur eceli,
Kendinden kendine görünmek için.

Her vakıt diridir, alan gıdayı,
Bütün zerratlardan eder edayı.
Kendisi insandır, saklar Hudâyı...
Kendinden kendine görünmek için.

Seyreden, unutur mülk ile malı,
Aklından çıkarır bütün hayali;
Görünüyor Vâhid, binbir boyalı...
Kendinden kendine görünmek için.

Ne hikmettir, onu durmaz ararlar,
Kendisini koyup, taştan sorarlar,
Eğer görünürse, tuzak kurarlar...
Kendinden kendine görünmek için.

İhata eylemiş bütün sıfâtı,
Âşık okur, yazar ondan âyâtı,
(Nefahtü...) dilinden alır hayatı...
Kendinden kendine görünmek için.

Onlar görür görmez candan geçerler,
Görünmez, bilinmez ele göçerler,
Dirilik suyunu ordan içerler...
Kendinden kendine görünmek için.

Durmadan övdüğüm: Âdem gönlüdür,
Ordan Huda söyler, kendi ölüdür.
Solup da çürümez, diri gülüdür...
Kendinden kendine görünmek için.

(Emre) nin gözleri o güle bakar,
O gül durmaz açar, daima kokar,
Bu ne hikmet Yarab, görenler korkar...
Kendinden kendine görünmek için.





14.9.949


Yine açıldı gülüm,
Sana yoktur hiç ölüm;
Neş'esinden boşaldı,
Seninle doldu gönlüm.

Her yandan verir gonca,
Âşık koklar doyunca; (1)
Durmadan öğretiyor,
Bülbüle olmuş hoca.

Manevî döker lisan,
Bülbülü dinler insan;
O lisandan anlamak
Lâzımdır, denir: (irfan).

Gülden alıp da satar,
Gülün dibinde yatar;
İki cihan yıkılsa,
O gül kokusu tutar.

Lâzımdır zevka dalmak,
O gülden koku almak;
Yaradan! ne kadar zor,
O hâl içinde kalmak...

Âdem yüzünde biter,
Bütün kuş görse, öter;
Huri, cinan istemez,
(Emre) ye o gül yeter.

Durmaz, (Emre) ye kokar,
Kokar, canını yakar;
Dünya, âhiret bilmez,
Bakar, eder iftihar.



(1) Doyuncaya kadar.


6.8.949

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İsmail EMRE'NİN DOĞUŞLARI Kitap: 2         SAYI:   551 -  560 Bu evin bitmez işi, Çalışsa da çok kişi; Dünyâları arasan, Bulunmaz ...